TÜRKİYE GIDA VE ŞEKER SANAYİ İŞÇİLERİ SENDİKASI
(ŞEKER-İŞ) GENEL BAŞKANI İSA GÖK’ÜN 12-18 ARALIK ‘YERLİ MALI HAFTASI’NA İLİŞKİN AÇIKLAMASI
“ŞEKER SEKTÖRÜ VE GIDA ÜRÜNLERİNDE OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN EDİLMELİDİR”
“Gıdalar davranışların, düşüncelerin ve sembollerin; dolayısıyla kültürlerarası etkileşim, dönüşüm ve hatta çatışmaların merkezinde bulunmaktadır.
Fikri temelleri 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi’nde atılan ve her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası eşsiz coğrafyası ve zengin kaynakları ile ülkemizi bu değişim ve dönüşümün kilit ülkelerinden birisi konumuna getirmiştir.
Bilindiği üzere Dünya, başta iklim krizi, covid-19 olmak üzere yaşanan salgın hastalıklar ve savaşlar sebebi ile ülkelerin birbirlerine kapıları kapattığı bir dönemden geçmektedir. Yeterli gıdaya erişim noktasında sorunların yaşanması, protestolar ve yağmaları da beraberinde getirirken, açıkçası açlıkla imtihan edilen farklı bir boyuta geçişin sancıları kendisini iyice hissettirmektedir. Ülkelerin “stratejik” olarak nitelendirdikleri temel gıda ürünlerinde yeni kararlar alma eğilimine girmeleri ve bunu “Gıda Milliyetçiliği” adı altında tanımlamaları ise konunun ciddiyetinden çok vahametini gözler önüne sermektedir. Esasen bu tanım Türkiye için yarı toksik bir tanımdır. Çünkü gıda milliyetçiliği tanımı, gıda üretiminde kendi kendine yetmenin yanı sıra, üretilen gıdanın zor zamanlar için muhafaza edilmesi ve ihtiyacı olan başka bir ülke ile paylaşılmamasını ifade etmektedir. Bu tanım yanlıştır. Kendi kendine yetme, üretilen gıdanın zor zamanlar için muhafaza edilmesi kabul edilebilir. Ancak; ihtiyacı olan ülkeler ile paylaşılmaması Türkiye’nin genleri ile ters düşmektedir. Asıl gıda milliyetçiliği ürettiğini muhtaç sahibi ülkeler ile paylaşmayı en büyük değer sayan insan odaklı bir ülke konumuyla Türkiye, bu konuda diğer ülkelerden ayrışmaktadır.
Savaş sebebiyle uygulanan ekonomik yaptırımları bertaraf edebilmek adına gıdanın ileri ki yıllarda ülkelerin elinde bulundurduğu küresel bir savaş silahı olarak en baştaki yerini alacak olması artık bir gerçekliği ifade etmektedir. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı ile başlayan ve Avrupa’yı büyük ölçüde etkileyen gıda krizi paralelinde üçüncü ülkelere yönelik bazı ürünlerde uygulanan gıda kısıtlamalarını Türkiye kendi potansiyelini kullanarak bir fırsata çevirebilir. Bulunduğu coğrafyada zengin tarımsal kaynaklara sahip olan ülkemiz, gıda krizi ve kıtlık söylemlerine karşı küresel güçlerin Covid-19 pandemi sürecinde başlattığı “gıda milliyetçiliği” kavramına ‘ÜRET, KENDİNE YET VE PAYLAŞ’ yaklaşımını tarım, gıda ve politikada alacağı kararlarda belirleyici unsur olarak ön plana çıkartmalıdır. Açıkçası Türkiye, başta gıda ürünleri olmak üzere stratejik bir ürün olan şeker pancarı ve şeker sektöründe ‘OLAĞANÜSTÜ HAL’ ilan etmelidir.
Ulusların kaderinin yerli ve milli üretimden geçtiği doğrudur. Muhtemel dönüşüm süreci öncesinde kredi destekleriyle başta üretim için mevcut yerli üreticilerin korunması ile üretimin sürdürülebilir zemine oturtulması, stratejik ürünlerin koruma altına alınması ve oluşacak Domino etkisinin yaşanması, şüphesiz bu süreci en verimli şekilde geçiren ülkelere fayda sağlayacaktır.”
Saygılarımla,
İsa GÖK
Genel Başkan