TÜRKİYE GIDA VE ŞEKER SANAYİ İŞÇİLERİ SENDİKASI(ŞEKER-İŞ) GENEL BAŞKANI İSA GÖK’ÜN BARIŞ SÜRECİNE İLİŞKİN AÇIKLAMASIDIR

“Türkiye, jeopolitik yapısından kaynaklanan hassas durumu nedeniyle her dönem bir tehditle karşı karşıya kalmış, ortaya çıkan tehdit ve yıkıcı faaliyetlerle uzun yıllar mücadele etmek zorunda olmuştur.

Türkiye’nin güvenliği açısından iç güvenliği tehdit eden terör olayları yaklaşık elli yıldan bu yana dünyadaki diğer devletlerden çok daha acımasız bir şekilde varlığını sürdürürken, on binlerce masum insanımızın ölümüne neden olmuş ve sonunda terör belasında ülke olarak çok zor ve yıpratıcı bir süreç yaşanmıştır.

Zamana yayılan bu katliam ve göçertmeler, her iki toplumu derinden etkileyerek kronikleşmiş yaralar açan psiko-sosyal travmalar yaratmıştır. 50 yıla yakın bu topraklar üzerindeki toplumlara yaşatılan bu trajediler her iki toplum katmanında (Türkler ve Kürtler) insani duyarlılık, empati ve vicdanları da çok ciddi bir erozyona uğratarak çürütmüştür.

Gerçekten yıllardır süren bir kavganın, silahların susturamadığı bir çığlığın ortasında bulunuyoruz. Onlarca yıldır süregelen bu çatışma, sadece dağlarda değil, insanların kalplerinde de derin travmatik izler bırakmıştır. Kimliği, dili, inancı, mezhebi her ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan herkes, en az bir kez bir haber bülteninde bir evladın tabutunun önünde ağlayan bir annenin feryadına tanıklık etmiştir. Artık insanlarımız tv ekranlarına düşen şehit haberlerinde sayılara odaklanır hale gelmiştir. Oysa ateş düştüğü yeri yakarken barış, bazen birkaç gün sessizlikle gelip, sonra bir kurşunla darmadağın olmuştur.

Güzel bir Ankara sabahında evladının top koşturduğu takımının oynadığı futbol maçını izledikten sonra evine dönmek üzere otobüs durağında beklerken hain bir canlı bomba aracının durakta patlaması sonucu son nefesini orada vereceğini ve evladını son kez göreceğini nasıl bilebilirdi Kemal amca?

Mesai bitiminde evine gitmek üzere bindikleri servis aracında önceden yerleştirilen bombanın uzaktan kumanda ile patlatılması sonucu şehit olan askerlerimiz ve askeri personellerimiz, Başbağlarda, Pınarcık’ta, Çevrimli Köyü’nde katledilen kundaktaki bebekler, sivil insanlar ve daha niceleri…

Evet. Bu süreç, toplumsal hafızada derin yaralar açan bir süreçtir. Ancak, toplumun bu konuda tek bir talebi vardır: İnsanlar artık ölmek istememektedir. Analar oğullarını askere güle oynaya uğurlamak, onları sağlam geri almak istemektedir. Gençler, hayatlarını dağlarda değil, okul sıralarında, fabrikalarda, sanat atölyelerinde, üniversitelerde kurmayı hayal etmektedir. Kimse sokakta yürürken bir bomba sesiyle yerle bir olmak istememektedir.

Bir çocuğun gülüşünün, bin top sesinden daha güçlü olduğu unutulmamalıdır.

Artık silahlar değil, sözler konuşmalıdır. Ne analar bağrına taş basmalı ne de babalar “Oğlum şehit oldu” diye mağrur ama başını dik tutmak zorunda kalmamalıdır.

Şu bir gerçek ki; Türkiye artık sıradan bir ülke değildir Beş bin yıldan fazla medeniyetlere beşiklik eden, dünyada derin izler bırakmış bir büyük Türkiye’den bahsediyoruz. Düne kadar dünyayı parselleyen ve ülkelerin sınırlarını masa başında haritalar üzerinde çizen, yeri geldiğinde ülkemize parmak sallayan emperyalist ülkeler, bugün artık sinsi plan ve düşüncelerini hayata geçirmeden önce Türkiye’nin gücünü test etmekten korkar olmuşlardır.  

Büyük güçlerin çıkarlarının çatıştığı hassas bir coğrafyada bulunan Türkiye, bu manada Barış sürecinin dış müdahalelere kapalı, halkı bölmeden ve iç manipülasyonlara düşmeden bir yol haritası izlemelidir. Burada devletin uzun vadeli çıkarlarını, toplumsal istikrarı, jeopolitik gerçekliği ve bütünlüğü esas alan, bir takım hassas milli refleksleri koruyacak ve geliştirecek kendi iç dinamikleriyle Devlet Aklına olan ihtiyaç her zamankinden daha fazladır.

Son sözle;

Barış süreci, insanlık onuru, şehit ailelerinin duygusal mirası ve Türkiye’nin geleceği açısından çok yönlü bir konudur.

İlki 2013-2015 yılları arasında başlayan ancak sekteye uğrayan ve nihai olarak 12 Mayıs 2025 tarihi itibarı ile ilan edilen devlet ve PKK arasında yaklaşık elli yıldır süregelen çatışmaları sonlandırmaya yönelik "barış süreci", Türkiye’nin kanayan en önemli yarasının doğru ve kalıcı tedaviyle iyileştirilmesi açısından önemli bir adımdır. Bu süreçte ilk düğme yanlış iliklenmemelidir. Sürecin gerekçeleri kapalı kapılar ardında değil, geniş katılımla toplumun tüm kesimlerine detay atlamadan, şeffaf, açık ve güvenilir bir dille doğru olarak anlatılmalı, akıllarda soru işareti bırakılmamalıdır.

Saygılarımla;

    İsa GÖK

 Genel Başkan



Sayaç: 253