TÜRKİYE GIDA VE ŞEKER SANAYİ İŞÇİLERİ SENDİKASI(ŞEKER-İŞ) GENEL BAŞKANI İSA GÖK’ÜN 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ’NE İLİŞKİN AÇIKLAMASI


“GIDALARLA İNSANLAR ARASINA PERDE ÇEKİLMEMELİ”
  
“Günümüzde ekonomik büyüme, iklim değişikliği, yüksek enerji fiyatları, küreselleşme ve hızlı kentleşme, gıda tüketimi ile üretimini ve piyasalarını da etkilemektedir. Dünya gıda piyasalarında özel sektörün önemini arttırması da bu oluşuma katkıda bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın(UNDP) Dünya ‘Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu’ 2020 yılı raporuna göre gezegensel baskıların azaltılması için, dönüşümü engelleyen devasa güç ve fırsat dengesizliklerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Raporun Önsözünde; “Ne yazık ki salgın dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tehdit eden gıda sistemi zayıflıklarını ortaya çıkarmaya devam ediyor.” denilmektedir. Aksi taktirde Dünyanın tüm dikkati COVID-19’a odaklanmışken, var olan krizlerin de bir yandan devam ettiği sancılı süreçte açlık ve yoksulluğun getirdiği göç sorunu, çok yakın gelecekte ülkeler arası savaşların temelini oluşturabilecek potansiyel taşımaktadır.   
Bir yandan sağlıklı, güvenilir ve yeterli gıdaya ulaşmadaki çarpıklıklar, adil olmayan paylaşımlar sonucunda açlık ve açlıktan kaynaklanan hastalıklar ve ölümler artmaya devam etmektedir. Diğer yandan ise sosyal dokunun hırpalanmasıyla değerlerin yozlaşması ve kaybolması ciğerlerimize adeta bir mızrak gibi saplanan COVID-19 Pandemisi ile daha da derinleşerek insanlığı tehdit eder boyuta ulaşmıştır.

Dünyada, her 9 insandan biri yetersiz beslenmekte, her gün açlığa bağlı nedenlerle yaklaşık 25 bin kişi hayatını kaybetmekte, yine her yıl yaklaşık 600 milyon insan güvenilir olmayan gıda tüketimi nedeniyle hastalanmaktadır. Afrika’da çocukların açlıktan ve 10 liralık antibiyotik ilaçları alamadıkları için ölmeleri acı vericidir. Durum bu iken; çeşitli uluslararası kuruluşlar yaşanan pandemi ile bu rakamların yüzde 20 civarında artacağını rapor etmektedir.

Artık süper marketlerde bile mevsimlere yer yoktur. Dört mevsim istenilen meyve ve sebzeye ulaşım vardır. Ancak, hangi ürünün hangi şartlarda, nasıl saklandığı ise bilinmemektedir. En önemlisi de gıdaların geldikleri yerlerden insanlar arasına bir perde çekildiğidir. Bu perde, insanların güvenilir gıdaya ulaşmasının önünde büyük engel ve akıllarda soru işareti bırakmaktadır. Aslında mesele, ne yediğimiz değil, neleri dillendirmeye çalıştığımız ve neleri bilmeye iznimizin olduğudur. Özellikle Genetiği Değiştirilmiş Organizma anlamına gelen GDO katkılı endüstriyel gıdalar, maliyetin düşürülmesi amacıyla alternatif ve kalitesiz hammadde kullanımı, güvenilir olmayan gıdaların başını çekmektedir.

Dünya Bankası raporunda israf edilen gıdanın açlıktan ölen insanların 15 katını besleyecek miktarda olduğu bilgisi yer almaktadır. Türkiye’de 1 yıl içinde yaklaşık olarak 1,7 milyar ekmek çöpe atılırken, 214 milyar liralık gıda israfı yapılmaktadır. Salgının etkisi henüz tam olarak haritalandırılmamış olsa da, birkaç kuruluş tarafından hazırlanan bir raporda geçen yıl dünya nüfusunun yaklaşık onda birinin (811 milyon kadar insan) yetersiz beslendiğini ortaya koymaktadır.

Güvenilir gıdaya erişilebilirlikte gerçekçi ve doğru analizlerle, isabetli gıda politikalarına ihtiyacın olduğu günümüzde sorundan sorun üretmek yerine çözüm odaklı yaklaşımların sergilenmesi insani gelişme yolculuğunda atılan adımların itici gücü olacaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin gıda savaşlarının ortasında kalmaması için gıda güvenlik stok politikasını yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir.  Özellikle şeker gibi stratejik ürünlerde kısa, orta ve uzun vadeli planlar oluşturulmalı, şekerde B kotasının yani güvenlik amacı ile depolanan şeker miktarında daha işlevsel bir organizasyonel tarz benimsenmelidir. 

Bir önemli konu ise temel nitelikleri serbestleşme ve özelleştirme olan ve buna bağlı olarak ulusal siyasi kurumların nispeten zayıfladığı, ya da zayıflatıldığı günümüz şirket güdümlü ekonomik küreselleşme modelinde, hiçbir ülke sürdürülebilir ekonomiye tam manasıyla geçemediği gibi üretim maliyetleri de sanılanın aksine çok üst seviyelere ulaşmıştır. Buna en büyük örnek özelleştirilen şeker fabrikalarıdır. 

Küresel ısınmanın iklim değişikliklerine etkisinin yoğun yaşandığı bu yıllarda iklim değişiklikleri en çok tarım sektörünü vuracaktır. Çünkü gıda savaşları dışında iklimsel değişikliklerden dolayı aşırı sıcaklık, yağış ve kuraklıkların yaşanması her üründe olduğu gibi şeker pancarı verimini de olumsuz yönde etkileyecektir. Dışarıya bağımlılığın önüne geçilebilmesi, gıdada yeterli üretim ve sürdürülebilirlik için; üretici, yetiştirici, tüketici, sanayici, sivil toplum ve meslek örgütleri, üniversiteler, sektör kuruluşları ve kamu yönetimi işbirliği ile ortak Gıda Güvenliği Politikaları oluşturulmalıdır. Üretenden kopuk, üretenin korunamadığı bir uygulamanın başarılı olması ise mümkün değildir.

Sağlıklı bir toplum ancak sağlıklı bir çevre, sağlıklı hayvanlar ve güvenilir gıdalar ile mümkün olabilmektedir. Her insanın yeterli ve dengeli beslenme hakkı olduğuna inanıyoruz. Gıda dağıtımının adil olduğu bir yeni sistemin hayata geçirilmesi suretiyle gelecekte hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, açlıktan ölümlerin yaşanmadığı, tüm insanların sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşabildiği bir Dünya ümidimizi her zaman koruyoruz. Artık insanın kaderinin tahtını yoksulluk, açlık ve gıdaya erişememe gasp etmemelidir.

Bu vesile ile, üreticilerimizin, işçilerimizin, sanayicilerimizin, sektör kuruluşlarımızın ve milletimizin 16 Ekim Dünya Gıda Gününü kutluyoruz.” Saygılarımla…

      İsa GÖK
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi  İşçileri Sendikası Genel Başkanı



Sayaç: 989